Kendimizle ve bunun sonucu olarak doğayla, nesnelerle olan ilişkimizin zayıfladığı yerde sanata olan ihtiyacımız daha da elzem bir hale gelir. Bakma değil, bir görme biçimi olarak şiir kendimizi yeniden anlamlandırmak, hayattaki yerimizi doldurmak açısından sanatın zirvesidir diyebiliriz. Dilek Değerli,Zaman Kayması’nda kendiyle olan ilişkisinde hiçbir boşluk bırakmadan, aksine her şiirde anlamını biraz daha genişleterek ve bunun yanında kendini biraz daha örgütleyerek doğanın, nesnelerin ve zamanın karanlık yönleri ve bunların varlığı üzerindeki etkileriyle korkunç bir hesaplaşmanın içerisine giriyor. Yeniden anlamlandırıyor onları, bölüyor kurtarıyor birbirilerinden, yerlerini değiştiriyor keskin dokunuşlarla. Bu dokunuşların ortaya çıkardığı şey aydınlık değil, karanlık da değil: yıkım! Bir bütün olarak baktığımızda kıyamet yeri. Yani ki şair çıktığı zirveden kıyametin haberini veriyor hepimize: “Küf kokan bir evin paslı anahtarı da bendim kendini kilitleyen çekmecesi de kâğıt hafifliğine erdim zamanla kesilmiş karaağacın köklerinden raftaki Kafka’nın mektuplarına sızdım biraz cesaret dedim Milena’ya Kafka fırlattı beni sayfadan şehir kusan denize.”

Benzer Kitaplar