François Marie Arouet de Voltaire’in yoğun bir entelektüel faaliyet içinde sayısız eserler vererek geçirdiği ömrünü üç tutkunun belirlediğini söylemek yanlış olmayacaktır: Şöhret, servet ve kudret. Voltaire bu üç tutkusunun da karşılığını fazlasıyla almış, bu arada elbette birtakım bedeller de ödemiştir. Avamın "ahmaklık ve barbarlığına" olduğu kadar Eski Rejim'in çürümüş değer ve kurumlarına da aynı kibir ve hoşgörüsüzlükle meydan okurken çağdaşlarına hoşgörünün ve adaletin erdemini göstermiş, bütün bir Aydınlanma Çağı Fransa'sını derinden etkilemiştir. Gustave Lanson onun için, "Bize özgürlüğümüzü verdi ve bize adaleti öğretti" derken, bu sivri dilli "filozof"un hakkını teslim etmektedir. 1747'de yazdığı Zadig, Voltaire'in ilk felsefi romanıdır. Kitabın ikinci başlığı "Yazgı" olmakla birlikte, boş inançların, insani zaafların ve bunların sonucu olan ahmaklıkların eğlendirici bir yergisi olan anlatı, bu ahlaki yaklaşımın ötesinde Leibniz'in felsefesini de eleştirmekte, "önceden kurulu uyum" ve "Tanrısal inayet" anlayışının karşısına, rastlantıların belirsizliğini ve yine Leibnizci bir kavram olan insanın "yeterli neden" ilkesi uyarınca özgürlüğünü sahiplenebileceği gerçeğini çıkarmaktadır. Voltaire, istencimizde olmasa da eylemlerimizde özgür olduğumuza inanmaktadır.