“Yaşadıklarımın yaşamasını istiyorum,” diye yazmıştı Şahabettin dede... Rusya’da gözaltına alındığında meseleyi ciddiye almamıştı. Bir yanlışlık olmuştu ve durum çabuk anlaşılacaktı... Aslı, Ayşe ninesini düşündü. Sevdiğini savaşa gönderen, daha on beş yaşındaki körpe bir gelinin duygularını merak etti... Onun bir inancı vardı. Koca imparatorluğu savaşlar yıkmadı, derdi. Zihniyet yıktı! Zihniyet değişti, körleşti, kötüleşti ve bir daha normale dönemedi... Vasıl Usta’nın kızı “Hem ölümümle hem de sevdamın yüzüme vurmuş hâliyle seni çok üzdüm babam,” diye yazmıştı... Zindanda, hasret daha büyük oluyordu. Zindanın sevinci de kederi de dostluğu da düşmanlığı da başkaydı... Altı asrın yükünü yüklenip de gidiyor, diye düşündü. 600 sene! 600 sene ki sevaplar devşirilmiş ona sadece günahlar bırakılmış... Canavardan süs eşyası, diye not düştü defterine Aslı! Savaşmayı vakit öldürmeye tercih edeceğin mahşer yeri... Nefesi kesiliyor ama ömrü dolmadan nefes alması durmuyor insanoğlunun... Kiril, Türkiye’de Müslüman kızlardan uzak durmalarını telkin eden büyüklerinin “Ateşle barut bir arada durmaz,” sözünü aklına getirip Evdokia ile Tuğrul’un ne zaman patlayacaklarını merak ediyordu...