Bu hikâyede yaşanmış bir olayı anlattım. Hikâyenin kahramanı küçük Krisk halen yaşamaktadır ve bir yazardır, adı da Vladimir. Bana birgün başından geçen hadiseyi, hikâyede anlattığım hadiseyi anlattı. Bu hadiseyi bana vermesini, izin verirse yazmak istediğimi söyledim. Hiç tereddüt etmedi, hatta, bundan da hikâye mi çıkarmış? diye hafifçe burun kıvırdı. Ben oturdum yazdım. Yayınlandı. Birgün karşılaştık. Hayretler içindeydi. Yahu nasıl yazdın? Olacak şey değil, keşke hikâyemi sana vermeseydim! demez mi. Güldüm, O hadiseyi yaşayan sensin, ama sen yazamazdın dedim. ‘Ancak ben yazabilirim!’ Ben ne yaptım? Vladimir’in yaşadığı, herkesin başına gelebilecek bir olayı aldım, kendi felsefemin içine oturttum. İnsanın ‘evrensel’ özünü yakaladım o hikâyede, beşerî olanı yakaladım. Her usta yazar, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, bütün insanlar arasında müşterek olan noktayı yakalar ve o noktayı hedef alarak eserlerini kaleme alır.