Klasik sosyolojiye göre sosyal hareketler yapısal gerginliğe, ekonomik krize ve modernleşmeye tepki olarak ortaya çıkan olgulardır. Bu kavram Türk sosyal biliminin gündemini özellikle 1980’lerden sonra kamusal alanda görünür olan İslamcı, kürt, alevi, çevreci vs. grupların payı büyüktür. Yeni kimlik ve hareketlerin kamusal alana taşınması Türkiye’de laiklik, modernleşme, sivil toplum ve kamusal/özel alan ayrımı gibi bir dizi kavram üzerinde tartışmaların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Esasen sosyal hareketler sahasında bir teorik dönüşüme yol açan gelişme altmışlı ve yetmişli yıllarda Avrupa ve Amerika’da çevreci, etnik, feminist ve yerel özerklik hareketlerinin ortaya çıkışıdır. Bu hareketler bir grup teorisyen tarafından büyük idealleri ve devrimci hülyaları olan “eski sosyal hareketle”e karşı “yeni sosyal hareketler” olarak adlandırılmıştır. Buna göre bu hareketler küreselleşen dünyada yeni kimlik arayışlarını ifade etmektedir.