Soğuk Savaş Dönemin'de ABD'nin patronajlığındaki Hür Dünya (!), bütün imkan ve potansiyelini bir tek şer gücün; Komünizm'in yeryüzünden tasfiyesi için kullanmıştı. Sun'î biçimde abartıldığı yıkıldıktan sonra anlaşılan Komünist tehdit, 1990'a gelindiğinde simgesel utanç duvarı nın yıkılmasıyla bir anda ortadan kalkıvermişti. ABD, Batı ve anti-komünist savunma örgütü NATO bir anda meşruiyet krizinin içine yuvarlanmış, varlık sebebini izahtan aciz kalmıştı. Samuel Huntington'un ifadesi ile, tarih boyunca hep kendisini bir şeyin karşıtı olarak tanımlayan ABD ve NATO, kendi kimliğini şekillendirecek bir düşman olmadan nasıl var olabilecekti? Komünist demirperde nin çatırdamaya başladığı 80'lerde ABD-Batı bloku için yeni bir baş belası uç vermeye başlamıştı. Artık, Soğuk Savaş ın, yani Propaganda Savaşının yönü değişebilir, yaklaşık yarım asır boyu kazanılan psikolojik savaş deneyimleri yeni global düşman a karşı kullanılabilirdi. Bu savaşın adının da Mark Juergensmeyer'in teklif ettiği gibi Yeni Soğuk Savaş olmasında bir beis yoktu. Juergensmeyer, bu kitabında yeni soğuk savaş'ın seküler temele dayalı Batı medeniyeti ile bu medeniyetin temel değerlerine karşı çıkan dini milliyetçilikler arasında cereyan edeceğini iddia etmektedir. yazar bu temel anlaşmazlığın sıcak savaşlara yol açmasına fırsat vermemek bağlamında, bir çözüm önerisi olarak, dini nasyonalist hareketlerin batılı değerlerle uzlaştırılarak global sisteme adapte edilmelerini teklif etmektedir. Bu takdirde ılımlı yani bir anlamda ehlileştirilmiş dini nasyonalizmlerle bir arada yaşanabileceğini savunan yazar, gene de yeni dönemde bu tür hareketlerin radikal düzen değişimi girişimlerinde bulunabilecekleri ihtimaline karşı uluslararası sistemi uyanık olmaya çağırmaktadır.