Bilinçli bir tercih, sorumluluk duyguları üzerinde yükselir. Bütün bunalım dönemlerinde Müslümanlar olarak kendimizi bulanık ve belirsiz kavramlarla ifade etmeye çalışıyoruz. Bunu hiçbir gerekçeyle yapmamalıyız. Her şartta, gerçek bir ahlaki duruşumuz, gerçek bir düşünsel durumumuz olmalı. Sahte bir ahlakçılığa tevessül etmemeliyiz. Yenilgi psikolojisini aşmalıyız. Her durumda teslimiyet, her durumda iyimserlik hastalıklı bir bilincin tezahürüdür. Bizler, Müslümanlar olarak kolektif bilincin uyanışına katkıda bulunarak konuşulamayan, yazılamayan, tartışılamayan, sorgulanamayan insanlık öykülerini, serüvenini, trajedilerim, hüzünlerim insanlığın gündemine taşıyabilmeliyiz. Çok boyutlu, çok yontu dönüşümlerin yaşandığı bir dünyada, hayatın her olanında etkisi görülebilecek, hayatı değiştirebilecek düşünceler üretmeye cesaret edebilmeliyiz. Bizler, akla karşı kayıtsız bir birikimin, geleneğin, zihniyetin, anlayışın mağdurlarıyız. Bu kayıtsızlık, faydacı ve çıkarcı bir zihniyet oluşturdu. Tarih boyunca maslahat ve zaruret ilkeleri aşırı bir biçimde esnetildi. Kuşkusuz zamana ve mekana göre yeni değerlendirmeler yapılabilir ancak bu değerlendirmeler, keyfi bir biçimde yapılamaz. Yeni çerçeveler ve yeni yanıtlar belirlenirken, İslam hukukunun temel, genel, yapısal esasları; ruhu, tabiatı, özelliği dikkate alınarak akıl yürütülür, içtihat yapılır.

Benzer Kitaplar