Hemen bütün yakın çevreme hatıralarınızı yazınız!. Bu bir vebal borcudur. Eğer yaşadıklarınızı kaleme alarak sizden sonrakilere bırakmazsanız çocuklarınızın doğru ile yanlış hükümlerine sadece ve sadece resmi tarihin yahut yönlendirici ağırlığını her geçen gün arttırarak sürdüren iletişim araçlarının sunduklarıyla yetinmiş olmalarındaki suçta, iştirak payınız olacaktır! Her zaman böyle demeğe devam ettim dostlarıma. Şüphesiz hatıralarınızda şahsi değerlendirmeleriniz olacaktır. Buna bir bakıma öznellik (sübjektivite) de denilebilir!... Ama, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı birebir dile getirmezsek okumuş-yazmış lar olarak bizler olayların, yaşadığımız günlerin, tanıdıklarımızın ve de bunlar arasındaki kazib şöhretlerin ve yalan yanlış dünyayı toza dumana katanların ortalıkta dolaşmalarında pay sahibi olmaz mıyız? Yahut yakından tanıma şansına ulaştığımız müstesna isimlerden öğrendiklerimizi, onlardan bize intikal etmiş diğer hükümlerini, bu değerli insanların yaşarken ortaya koydukları örnek insan yapısını sonraki nesillere devretmek gibi bir mecburiyetimiz olmak gerekmez mi? Ve hele millerin mazi ile bütünleşen bir gelecek olduğuna inanan kimseler isek...