Jorge Semprun, 2. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Buckmaster direniş örgütlerinden birinin üyesiyken tutsak düşüp Buchenwald Toplama Kampı’na gönderilir. Daha sonra kamptaki İspanyol komünistlerinin yöneticilerinden olan yazar, 11 Nisan 1945’te General Patton’ın birlikleri tarafından özgürlüğüne kavuşturulur. Bir karabasanlar rapsodisi gibi akıp giden bu roman, Semprun’un yaşamı yeniden kabullenebilmek için nasıl bir on beş yıl geçirdiğini gözler önüne seriyor. Kampa gönderildiğinde genç bir şair olan Semprun, toplama kamplarını tanımayanların bilemeyeceği bir şeyi keşfediyor: Kendi ölümünü yaşamak. Ne tuhaftır ki, Buchenwald’de bir insanlık dramı yaşanırken Goethe’nin kenti Weimar oradan ancak birkaç kilometre uzaktaydı. Binlerce sahne ve binlerce öyküyle örülmüş anlatım, ölüm üzerine yazılmış bu kitabı son derece canlı kılıyor. Anıların ya da yaşananların belgesi değildir. Yazmak ya da Yaşamak , yüzyılımızın usta bir kaleminden gerçek bir sanat yapıtıdır.