Metindeki hiçbir şey öylesine ortaya çıkmaz ya da oluşmaz; Metin - yazar, eleştirmen ve okuyucu tarafından - oluşturulmuştur ve Goldmann’ın sürekli ifade ettiği gibi belirli oranda kolektif bir girişimdir. Çok daha önemlisi metin, bir nesne değil, aslında bir süreçtir. İnsanî realiteden koparılmış metinlere uygunmuşlar gibi demistifiye etme ve yapıbozumu gibi terimleri kullanmak veya - Derida’nın I’Ecriture et la difference’den bu yana yaptığı gibi - sözmerkezcilik gibi mitlerin bütünüyle Batı kültüründe varolduğunu ileri sürmek, bu şeylerin kendisinden neşet ettiği bizzat insanî temeli inkâr etmek demektir. Önerdiğim şeyin, bayağı bir Marksizm’e ya da öğütçü bir hümanizme doğru gidiş olduğunu sanmıyorum. Tüm başlangıç nosyonu, bir insan ve eleştirmen olarak bizi kuşatan, bize bulaşan diyalektik güncelliklerden ve koşullardan ayrık pür bir başlangıcı destekleyen bir şey olarak kabul edilirse, onun sahip olduğu güçlerini kaybedeceğini düşünüyorum. Şüphesiz ben de bir eleştirmenim, yaptığı üretiyi abalitik olarak ayırabilmesi, sınırlayabilmesi ve metni çevreleyen unsurlardan soyutlaması gerektiğine inanıyorum. Fakat görünüşe bakılırsa bizim eleştirmenler olarak bugün en büyük başarısızlığımız, analizlerimizi ya da benim deyişimleeleştolgularımızı, kendisinden neşet ettikleri topluma, kurumlara veya yaşamlara asla bağlayamıyor oluşumuzdur. Vico’nun ortaya koyduğu muazzam gözlemlerden birisi onun dilcilerin ve felsefecilerin kibri (boria) dediği hususla bağlantılıdır. O, tüm grupların metinlerde buldukları malzemeleri, sanki dünya ondan ibaretmiş gibi tamamen metinsel bir perspektifle çözümlemeye çalıştıklarını söyler.