Yavru Ceylan'ın kahramanı Ezster, kırsal Macaristan'ın acımasız koşullarında, yoksul düşmüş seçkin bir ailenin çocuğu olarak yetişmiştir. Hayatını aşağılanma ve yoksulluğu tanıdığı çocukluk yıllarından başlayarak, kronolojik olmayan bir dizi iç monologla anlatır. Hem toplumsal hem duygusal anlamda bir dışlanmayı yaşamış, ayakta kalmak ve sevgi için sürekli ama karşılığı alınmamış bir mücadele vermiştir. Şimdi zengin,başarılı, ünlü ve sevilen bir aktristir. Acılarının nedenini anlamak ve meydana çıkarmak için geçmişini didiklemektedir. Olaylara her şeyi yaşamış ve hiçbir şeyin kendisini şaşırtamayacağı biri gibi, rahatsız edici bir soğukkanlılıkla uzaktan baksa da, kalbinde her sözünün her hareketinin ortaya koyduğu tek bir duyguya yer vardır: hınç. İçine attığı ve bütün hayatına ölümcül bir zehir gibi bulaşan bir hınç. Sonunda yakaladığı sevgi de bu hınç tarafından gölgelenecektir. Roman bize Ezster'in hikâyesi aracılığıyla -dünyanın o kesiminde yaşayan insanların birçoğu üzerinde yıkıcı etkileri olan, birçokları için karakter bozuklukları ve kişisel trajedilere yol açan- iki savaş arası yılların ve 1950'lerin Macaristan tarihi ve toplumunun canlı bir görünümünü sunar. Ezster karakterini oluşturan etmenler onu çevreleyen dünyayla bağlantılı olarak keşfedilir ve onun yaşadığı tarihsel ve toplumsal bağlamla ilişkilendirilir.