Neyse ki, ‘kendini koruyan’ İstanbul var. İstanbul maceramda ona sığınmak iç açıcı. Kendini koruyan İstanbul bazan edebiyatta, resimde, eski bir fotoğrafta karşınıza çıkar. Bazan daracık sokakta zamana direnebilmiş bir çeşme, bazan önünden geçip gittiğiniz mezarlık, küçük semt camii, taa Bizans’tan kalma ören, duvardan fışkırmış mor salkım bulutları, kır kahvesi, bazan sadece baharlı akide şekeri ya da ansızın karşıma çıkan, kıpkırmızı ve karanfil kokulu lohusa şekeri, kimbilir daha neler, bir türlü sona erdiremediğimiz Öz İstanbul’u söylüyor. Yıllardan beri bir gönül borcu gibi İstanbul’un izini süren Selim İleri, bu yeni kitabında eşsiz şehrin binlerce yıllık yaşamını, tarihî mirasını, mimarî dokusundan mutfağına kültürel birikimini, yazarlarından, şairlerinden ressamlarına, tiyatro ve sinema sanatçılarına sayısız ayrıntıyla irdeliyor.