Bu eser bir annenin gerçek olan öyküsünün tortularını anlatıyor. Yarım kalan anıların solgun hayallerini, ya da o anıların birleştiği yılların çilelerini bu eserde okuyacaksınız. Bazen insan gibi, bazen kadere boyun eğerek yaşamak… Bazen bir kavganın tüm acılarının içinde sevgiden yoksun zaman geçip giderken, yoz ve yobaz bir eş ile yaşamak!… Ve bitip tükenmeyen çilelerin içinde yaşarken yaşamın sonlanışının gelişini görerek yaşamak!.. Sonra yetenekli bir öğretmenin eğitici ruhunun bu yaşama katkılarıyla yaşamın bundan sonraki bölümünde güçlü bir kişiliğin oluşumunu göreceksiniz. Kul olan ruhun özgürlüğü tatmasıyla mücadelenin akışının değiştiğini izleyeceksiniz. Yakaladığı yeni kişiliğiyle ana yüreğinin dik ve onurlu duruşu yaşama başka bir boyut kazandırdığını izleyeceksiniz. Artık baskıya boyun eğmeyip, direnişini akıl ve cesaretle birleşerek özgürlüğün tadını aldığını hissedeceksiniz... Doğurganlığın ona verdiği sevgiyi özürlü kızıyla paylaşımı ve dilinde yarım kalan mısralarını okuyunca yüreğinize oturan acılar hissederek olacaksınız. Öyküsünü anlatırken hıçkırıkları arasında gözyaşlarını silerek o haykırışı var ya!.. Ve paranın mideye hükmedişi, vicdanı çalan yara olunca bir mezar taşının dert ortağı oluşunu bir düşünün. Erkeklerin hâkimiyeti var oldukça bu inanılmaz olaylar da var olacaktır. Kadın ekonomik bağımsızlığına kavuşuncaya kadar bu çileler devam edecektir. Ta ki kadın kocasının kulu olmakdan kurtulup özgür insan oluncaya kadar, bu gibi kavgalar yeryüzü tiyatrolarında trajediler olarak oynayacaktır.