Tanrı ilk insanı yarattı ve ona hata yapma fırsatı verdi.Âdem yanılmayı göze aldı ve hakikate erişme fırsatı buldu. Yanılmayı göze almayanlar, denemenin meyvelerini yiyemiyorlar. Eğer doğru olandan bahsetmek istiyorsak, yanılgıyı referans göstermek zorundayız. Herakleitos, “Zıtlıklar arasında sürekli oyun olmasaydı dünyanın sonu gelirdi,” der. Her tez, bir karşı teze ihtiyaç duyar. İşte bu yüzden yanılmayı göze alarak, düşüncelerimi ortaya koymaya karar verdim ve adına da “Yanılmalar” dedim. Çünkü her deneme, bir yanılmadır aslında. Bazıları kendine göre yanılır, bazıları da başkalarına göre. Sonuç olarak yaptığı her şeyde, birileri nazarında mutlaka yanılır insan. Siz iyi bir şey yaptığınızı sanırsınız, ama başka birinin bakış açısında bu pek de iyi bir şey olarak kabul görmeyebilir. Ya da bir şey o an doğru olsa bile, başka bir zamanda yanlış bir şey olarak da yorumlanabilir. Montaigne’den bu yana yapılan ve yazılan tüm denemeler, hep doğruyu bulmayı amaçladı. Ben de öyle yaptım. Farklı bir şey olmalı tabi. Ama farklı olmadaki amaç, körü körüne muhalif olmak da olmamalıydı. Siyasetçiler yapar öyle; hepsi de talip oldukları kamu alanlarını herkesten daha iyi yöneteceklerini iddia ederler. Tabi ki bir olguyu devam ettirmek güzel bir şey ama ona bir boyut katmak da gerek. Ben öldükten sonra da devam etmeli insanlar Deneme yazmaya. Katılmalı görüşlerime veya itiraz etmeli. Denemeli ve yanılmalı. Hakikati aramalı ve kovalamalı. Çünkü hakikat arandıkça canlı kalıyor. Çünkü hakikat bir varış noktası değil, bir yol tam aksine.