Büyük bir oranda yalnızlığımızı en çok hissettiğimiz anlar yakın ilişkilerin yokluğu ve yakın ilişkilerdeki sorunların açığa çıktığı zamanlardır. Yaşadığımız yakın ilişkilerdeki hayal kırıklıkları bize yalnızlığımızı hatırlatan deneyimlerdir. Çocuklukta tekrar eden hayal kırıklıkları ve yeterli desteği görememek, kişinin ileride yalnızlıkla ilgili yaşayacağı sorunlara da zemin hazırlar. Toplumumuzda yaygın bir tutum olan “iyi çocuk gibi davran” yaklaşımı çocukların duygularını geri plana iten, “doğru” davranmanın ne hissettiğinden önemli olduğunu vurgulayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımla büyümek, duygularınızla olan temasınızı zayıflatacağı, bunun sonucunda da çocuk yakın ilişki kurma konusu zorluk yaşamaya başlar. Yalnızlık kişinin bireysel özelliklerine, sosyal yaşamına, bulunduğu ortam veya kültürün etkisine göre şekillense de aslında “en çok yaşamınızdan memnuniyetinizle bağlantılıdır”. Yaşamınızdan genel anlamda memnunsanız; olayların yarattığı üzüntü, mutsuzluk, sıkıntı veya zaman zaman hissedilen yalnızlık sizi çok fazla örselemez. Hayattaki en büyük yalnızlık, yaşamla aranızda bir anlamlı bir bağın olmaması, yaşamınızdan ve kendinizden memnun olmamanızdır. Sosyal izolasyon, kişinin tek başına geçirdiği zamanın artmasıyla birlikte anlamlı, derin ilişkilerden uzaklaşma, yüzeysel, kısa süreli temasların olmasıyla gerçekleşir. Sosyal izolasyon tek başına olmaktan farklıdır. Tek başına olma durumunda bir seçim vardır. Kişinin kendine zaman ayırması, hedefleri için çaba harcaması, isteklerini gerçekleştirmesi gibi olumlu süreçler işin içine girer. Oysa sosyal izolasyonda kişi günlerce evde kalır, tanıdık ve arkadaşlarıyla temas etmekten kaçınır. Tek başına olmasının getirdiği üretkenlikten, sosyal ilişkilerden tecrit edilmeyle birlikte zarar görmeye başlar. Sürecin uzamasıyla birlikte insanlarla olan duygusal temas azalır, bir süre sonra tekrar insanların arasına girildiğinde kişi nasıl tepki vereceğini bilemez hale gelir. Özellikle yeterli ilgi gösterilmeyen bir ailede büyüyen kişilerde değersizlik, önemsizlik ve ilişkinin bir parçası gibi hissetmeme duyguları gelişebilir. İlgi yoksunluğu nedeniyle, ileriki yaşlarda kendisine gösterilen ilgiyi kabul edebilmekle ilgili zorluklar açığa çıkar. Kişi, kendisine ilgi gösterildiğinde, bu alışık olmadığı bir yoğunluk ve sıklıkta ise kafa karışıklığı yaşar, nasıl tepki göstereceğini bilemeyebilir ve kaygılanır. Bu da olağan tepkiler göstermesini engeller. Örneğin, bazı kişilere gösterilen ilgi o kadar ağır gelir ki, hemen kendisi de bir şeyler yaparak karşılık vermek ister.

Benzer Kitaplar