“İnsanları kendilerine rağmen sevebilirdim. Benim sevgimden ancak insanlıklarından vazgeçerek kurtulabildiler. Ve işte sonunda, istedikleri gibi bir yabancı, bir meçhul, bir hiç olup çıktılar. Peki ya onlardan ve her şeyden kopartılmış olan ben, ben kendim neyim?” 1778 tarihli Yalnız Gezerin Hayalleri Rousseau’nun son eseridir. Edebi ve felsefi bir vasiyetname sayılabilecek bu eserde yazar kendi çizdiği rota üzerinde, doğada ve kendi benliğinde gezintilere çıkar, kendi gerçeğine eğilir. İnce bir kırgınlık ve sorgulayıcı bir dille kaleme alınan bu metin modern bireyin oluşumuyla ilgili ilk örneklerdendir. Yalnız Gezerin Hayalleri’yle birlikte edebiyatta birey nesne olmaktan çıkmış ve özne konumuna yükselmiştir.