On altıncı ve on yedinci yüzyıllar, Türklerin Büyük Almanya için tehlike yarattığı bir dönemdi. 1529 ve 1683 Viyana Kuşatmaları bu sıkıntının zirvelerini temsil eder. On birinci yüzyılda Orta Asya’dan kopup gelen ve savaşçı bir bozkır halkı olan Turan Türkleri, Batı’nın Doğu’ya yaptığı Haçlı Seferleri’ne karşılık olarak düzenledikleri seferlerle önce Bizans devletinin kalbi durumundaki Rum Küçük Asyası’nı Türk ülkesi “Anadolu”ya çevirdiler. Sonra cesur bir lider olan Osman’ın emrinde birleştiler ve on dördüncü yüzyılın ortalarında Çanakkale Boğazı üzerinden Balkanlara ve böylece Avrupa’ya geldiler. Bütün kıta artık gerginlik ve kuşku içinde yaşıyordu. Batı ordularını iki kez kanlı bir şekilde yenilgiye uğrattıktan sonra Türkler, 1453 yılının Mayıs ayında son özgür Rum şehri olan Boğaziçi’ndeki kutsal Konstantin’in şehrini fethettiler, adını İstanbul olarak değiştirdiler ve burayı başkent yaptılar. Venediklileri Ege adalarından uzaklaştırdılar, Adriyatik denizini tehdide başladılar, Mısır’ı fethettiler ve Hindistan’dan Akdeniz’e uzanan yolu kapattılar. Bundan sonra güneyde savaşmayı bırakarak kuzeye doğru yöneldiler. Türk padişahlarının en güçlüsü olan İkinci Süleyman, Macaristan’ı fethetti. Macar Kraliyet Ordusu, 1526 yılının Ağustos ayında Tuna nehri kıyısındaki Mohaç bataklıklarında yok edildi.

Benzer Kitaplar