Bir perşembe sabahı, Saint-Eloi kapısından çıkarak Tours'dan ayrıldım. İnsanı yol boyunca hüzünden hüzne götüren bu düz, ilerideki bir yola kavuşur. Ballan'dan daha da ötede, Chinon'a doğru uzanan yola bitişen bu yol, dalgalı bir vadi boyunca önemli bir engebeye rastlamadan küçük artanne bölgesine kadar uzanır. Burada, bu çifte tepelere kurulmuş şatoların altında insana fışkırıyormuş izlenimini veren bir vadi belirir. Dibinde Indre Irmağı'nın yılan gibi kıvrıla kıvrıla süzüldüğü zümrütten bir kadehtir bu ova. Bu manzara karşısında, yol yorgunluğunun da etkisiyle, haz dolu bir şaşkınlığa kapıldım. Bu kadın, kadın cinsinin bu ender çiçeği, dünyanın bir yerinde oturuyorsa, o yer kesinlikle burasıdır. dedim kendi kendime. Bunu söylerken bir ceviz ağacına yaslandım. Evet, o, burada oturuyordu. Bir tepenin yamacında gördüğüm ilk şato onun eviydi. Ben şuna inanıyordum: İşte o, bu vadinin zambağıydı.