Şehirler tipik olarak nehirler, denizler, derin bir liman gibi doğal kaynakların veya daha büyük ve gelişmiş şehirlerin yakınlarında ortaya çıkarlar. İhtiyaç yerine emirle veya planlamayla kurulan “yeni şehir”ler içinse bu geçerli değildir. Ütopyayı Hayata Geçirmek’te Rosemary Wakeman, Batı’daki bölgesel büyüme stratejilerinde önemli rol oynayan yeni şehir hareketinin ayrıntılı bir tablosunu çizerek 1945-1975 arasındaki altın çağında nasıl ulusaşırı bir harekete dönüştüğünü inceliyor. Finlandiya’da Tapiola’dan Pakistan’da İslamabad’a, Fransa’da Cergy-Pontoise’dan ABD’de Irvine’e uzanan Wakeman, bu kentlerin ütopyacı yönleriyle çağdaş modernleşme ve şehir planlaması hakkında bizlere öğretebileceklerine dair tespitlerde bulunuyor. Bu hareketi Doğu-Batı veya Kuzey-Güney kutuplaşmalarını aşan, gerçek anlamda küresel bir fenomen olarak sunarken konumları veya ölçekleri ne olursa olsun, ister tarihe geçmiş ister unutulmuş olsunlar, bu şehirlerin geleceğe dair ütopyacı bir ümidin ve ideal şehre dair bir tasavvurun yeryüzündeki yansıması olduğunun tekrar tekrar altını çiziyor. Düşünce tarihiyle şehircilik tarihini kaynaştıran Ütopyayı Hayata Geçirmek, soyut düşünce akımlarını çelikten ve betondan şehirlere dönüştürme çabalarının izini sürüyor. Rosemary Wakeman, Fordham Üniversitesi’nde tarih profesörü.

Benzer Kitaplar