Aynı okyanusla ıslanıp aynı güneşle ısınan ve geceleri aynı ayla aydınlanan upuzun sahilin bir ucunda Ürkütücüler, diğer ucunda insanlar yaşıyordu. Ürkütücüler dev gibi boyları, gökyüzüne uzanan boynuzları ve koca gözleriyle insanlara korku salar, insanlar ise başka hiçbir yerde yetişmeyen meyveleri toplayabilmek için Ürkütücülerin topraklarına izinsiz girerdi. Yani bu iki topluluk birbirinden pek de hoşlanmazdı. Ama kahraman Ürkütücü Oli’nin gelişi her şeyi değiştirecekti; o, insanların, topraklarına girmelerini engelleyecekti. En azından Ürkütücüler böyle düşünüyordu. İyi ama bu Oli hiç de ürkütücü değildi. Yumuşacık ve sevgi dolu kalbiyle Ürkütücülerden çok farklıydı. Kim bilir, belki de kahraman olmak için ihtiyaç duyduğu şey tam da buydu.