Bu çalışma günümüzde Türkiye ve Ermenistan arasında çözülmesi zor görünen bir ihtilafa, yani 1915’te yaşananlara ilişkin değildir. 1915’te soykırım olmadığını ya da aksini iddia etmek için kaleme alınmamıştır. Zaten günümüzde gereğinden fazla politize edilmiş olan bu konunun artık tarihin çalışma sahasından çıkartılıp siyaset arenasında, çıkarları çatışan güçlerin birbirlerine üstünlük sağlamak için başvurdukları bir silah haline geldiği aşikardır. Bu çalışma günümüzde başta Halep ve Beyrut olmak üzere dünyanın birçok yerinde varlıklarını, kurdukları hemşeri dernekleri ile Urfalı olduklarını unutmadan ve bunu yeni nesillere aktarmaya devam ederek sürdüren Urfa Ermenileri ve onların 1915’te tehcir edilmelerinden önce Müslüman komşularıyla olan ilişkilerine dairdir. Öyle ki, bugün Beyrut ve Erivan’da Urfalı veya dedeleri Urfalı olan Ermeniler, bnp nırıŞuı (nor Urfa) yani Yeni Urfa adıyla kurdukları mahallelerde toplu halde oturmakta, Türkçeyi konuşabilenler hala Urfa şivesiyle konuşmakta, mutfaklarında Urfa yemeklerini pişirmekte ve düğünlerinde Urfa halaylarını oynamaktalar. Kısacası Urfa kültürünü ve Urfa’ya duydukları özlemi devam ettirmektedirler. Bu çalışma, uzun yıllar Urfa’da barış içinde yaşamış Ermenilerin, devlete ve birlikte yaşadıkları Kürt, Türk ve Arap komşularına dair, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren değişen politik-ideolojik algısını ve bu algıda meydana gelen değişikliğe sebep olan amilleri irdelerken, bu değişikliğin Urfa’daki toplumsal yaşama etkilerini tarihsel süreç içerisinde objektif bir şekilde sunmaktadır. Eser, Urfa’daki müslim-gayrimüslim ilişkilerini anlatsa da, 19. yüzyıl Anadolu’sundaki müslim-gayrimüslim ilişkilerine dair kuvvetli ipuçları içermektedir.