Finansallaşma son otuz yılda politik ekonomi alanında ortaya çıkan en yeni kavramlardan biri. Rantiyenin üretken kapitaliste karşı zaferi olarak görülemeyeceği gibi finansın veya üretken sermayenin güdümünde de değildir. Finans, kapitalist ekonominin ne küçük bir bileşeni ne de asalak bir çıkıntısıdır; aksine birikimi devam ettiren, ayrılmaz bir parçasıdır. Finansal kâr, dolaşım süreçlerinden kâr üretilmesine olanak tanır. İşte bu, finansallaşmış kapitalizmin ayırt edici özelliklerinden biridir. Üretmeden Kar Etmek, finansallaşmayı finans-dışı şirketler, bankalar ve hanehalkının davranışlarındaki dönüşüm açısından tanımlıyor. Gelişmiş ülkelerdeki birikimin üç ayırt edici eğilimi, finansallaşmayı günümüz kapitalizminin yapısal bir dönüşümü olarak biçimlendirdi. Birincisi, finans-dışı şirketlerin finansal işlemlere gittikçe daha fazla dâhil olması; ikincisi, bankaların şirketlere borç vermektense serbest piyasa işlemlerine ve hanehalkıyla girişilen finansal işlemlere yönelmesi; üçüncüsü, hanehalkının borçlar ve varlıklar bakımından finans sistemine daha fazla dâhil olması. Finansallaşmanın aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde bağımlı boyutu da vardır ve dünya piyasası ve dünya parasının hiyerarşik doğasını yansıtır. Finansallaşmış kapitalizm, en büyüğü 2007’de başlayan çalkantı olmak üzere, krizlere meyillidir. Üretmeden Kar Etmek, bolca ampirik veri kullanarak krizin nedenlerini de açıklıyor ve finansı kontrol etmek için elimizdeki seçenekleri tartışıyor. Marksist para ve finans teorisini ustalıkla analiz eden ve pek ele alınmayan yönlerini gün ışığına çıkaran Lapavitsas, hem çalışmasını sağlam bir Marksist temele oturtuyor hem de Marx’ın döneminde günümüzdeki şekliyle var olmayan finansallaşmış kapitalizm hakkında güncel ve çığır açan bir teorik çerçeve sunuyor. Üretmeden Kâr Etmek, Marx, Hilferding, Lenin gibi teorisyenlerin kendi dönemlerindeki eserlerinin muadili olarak günümüzün finansallaşmış kapitalizmini açıklayan bir başyapıt.