Gökyüzü kıpkızıl ateşle kaplanmıştı bile. Dünyanın tüm suları Samrav ülkesine hücum ediyordu. Gökten inen ateşten, yeri basan sudan kurtar bizi, ey bahadır! diye yalvardılar. Yoksa kötü ölüm hepmizi alacak, yok edecek!.. ...Ve acımasız savaş bir yıl boyunca sürfü. Ural, Akbozat’ın sırtında, devleri kırıp geçirdi. Suların içine düşen devlerin gövdeleri, dağlar meydana getirdi. Devleri teker teker kırmaya devam ederken, günün birinde Ezreke’yle karşılaştı. Devler padişahı, Ural’ı gördüğünde kinle haykırdı: Ey başımın belası! Ülkemiz harap oldu, padişahlığım yok oldu! Ben de seni ok edeceğim! İkibahadırın kılıçları çarpıştığında şimşek çaktı, gök gürledi. Bu ateş öyle bir ateşti ki, dağlar bile sıcaklığından eridi. Ereke’nin gücü kesilip de ateş püskürtmekten vazgeçince, bir darbede onun başını gövdesinden ayırdı. Devler padişahının kocaman gövdesi yere düşünce, toprak inim inim inledi..