Küreselleşme... Özellikle 80’li yıllarla birlikte kendisini hemen hemen her alanda hissettiren yıkıcı, tahrip edici bir rüzgar... Küreselleşme süreciyle birlikte, ekonomik alanda görülen tahribat bir yana, sosyo-kültürel anlamda da daha çok azgelişmiş ülkeleri, yoksulları, kısacası tabanda yer alan tüm oluşumları alaşağı eden bir kasırga... Bu çalışma, küreselleşme olgusu hakkında, görünenin ötesinde birşeyler olduğunu göstermeye yönelik, toplumsal-kültürel alanda yol açtığı sonuçları algılamaya yönelik bir çabadır. Küreselleşmiş bir dünyada yerel kalmanın zorlukları bir tarafa bırakıldığında, yerelleşme hareketlerinin de küresel olan herşeye karşı koyma adına verdikleri mücadele, ironik bir şekilde, küresel sürecin bir parçası haline gelmiştir. Z. Bauman’ın dediği gibi: Küreselleşen güçler, saltanat günlerini yaşıyor, bunun bedelini de yerelliğe çakılıp kalmış zavallılar ödüyor. Küreselleşme bu dengesizlik üzerinde duruyor. Küreselleşmenin iletişim alanında yarattığı tahribat ve başkalaşım ise, bu çalışmanın odaklandığı bir alt alan... Küreselleşme denen olgu, her geçen gün tüm hegemonik unsurları aracılığıyla, uluslararası iletişim alanını tahrip etmeye ve kendi konumunu pekiştirmeye devam ediyor. Bu süreçle birlikte, medya ürünleri daha geniş sınırlar içinde dolaşırken, ulus aşırı medya holdingleri giderek devleşiyor ve medyadaki yapılanma daha merkeziyetçi bir hale geliyor. Merkeziyetçi bir yapıya bürünen medyanın öncelikli amacı ise, hep daha fazla büyümek ve daha çok kişiye ulaşarak etkisi altına alabilmek...