20. ve 21. yüzyıl, insanlık tarihinin en yoğun ve en hızlı dönüşümlerine tanıklık etmekte, tarihin akışı her geçen gün hızlanarak devinimini sürdürmektedir. Her iki yüzyılın başat temaları küresel savaşlar ve göçler olmuştur. Göçmenlerin ördükleri ulusaşırı ağların gücü, göçün bir güvenlik sorunu, göçmenlerin ise suçlular olarak algılanmasıyla zayıflamıştır. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti uluslararası göçü önemli bir güvenlik sorununa dönüştüren iki yasadışı faaliyettir. Göç endüstrisi, ekonomik menfaat temini için biraraya gelmiş sivil aracılar ve resmi görevlilerin iç içe geçtiği büyük bir organizasyonu ifade eder. Göçmen öznenin değişim değeri olan nesne, ticari bir metaya dönüşmesi sorunu insanlığın uzağında bir noktaya götürür. Günün sonunda, yasadışılığa ilişkin ulusaşırı ağların kurulması ve başarısı göçü teşvik edicidir. Göçmenlik bütün insanlığı etkileyebilecek sosyal dramların birikme alanıdır. Göçmenin yaşadığı her öykünün kendi başına bir bütünlüğü olduğu ve farklı bir gerçeği barındırdığı düşünülmelidir. Göç araştırmaları sadece veri ve bulgu nicelliklerini biriktirmeyle yetinemez. Göç insani bir “öz”e dayanmadan anlaşılamayacaktır. Analizin dayanacağı veriler elde etmeye çalışmak bir gereklilik, fakat yeterlilik değildir.