Uğursuz Kolye okuyucularını tropik denizlerin derinliklerine götürüyor. Yazar, hikayesindeki aşk ve tutkunun yanında gizem ve gerilimi de mükemmel bir şekilde kullanıyor. Deniz arkeoloğu olan Tate Beamont, babasının deniz dibinde eski eser ve hazine arama tutkusunu paylaşan genç bir kızdır. Yıllar içinde batık gemilerde pek çok güzel şey buldukları halde, arkasında kana bulanmış bir efsane bırakan Anjelik’in Laneti ile yolları hiç kesişmemiştir. Baba kız böyle bir avın peşine düşeceklerse, bunu Buck ve Matthew olmadan yapamayacaklarını görürler. Tate başlangıçta, bu ulaşılması güç hayali yabancılarla paylaşmayı öfkeyle reddettiği halde, sonra fikrini değiştirir. Derin suların altındaki ortak çalışma sırasında iki genç arasında gerilimli bir aşk doğar. Geçmişleri ve gelecekten beklentileri arasındaki büyük farklar onları ayırırken, yürekleri ve bedenlerinin çekimi ayrılmalarını imkansız kılmaktadır. Matthew, Anjelik’in Laneti’ni ararken, babasının ölümündeki gizemi de aydınlatma peşindedir. Ekip büyük bir uyum içinde çalışır, gençler arasındaki aşkla birlikte Ray Beamont ile Buck Lassiter arasında da büyük bir dostluk doğar. Ne yazık ki, beklenmedik rastlantılar olayların akışını değiştirecek, hayalleri erteleyecektir. Ancak çekilen tüm acılara rağmen, aşk, dostluk, dayanışma ve tutku, sonunda hepsinin mutluluğu bulmasını sağlar.