“Ayyy Fikret! Senin yerine konuşmaktan yoruldum. Kubur boyunlu herif! Hayatın boyunca masada bile iki dudağını oynatıp tuz istemedin, parmağınla gösterdin. Kelime tasarrufu! Etmiyorum işte! Sen sustun susalı ben konuşuyorum. Oturduğun yerden bana balık balık bakma. Vermem dişlerini! Ohhh, akşamüstü uykusunu bahane et, çıkar, günlerdir uyanma, sonra da dişleri geri iste. Bana çok yakıştılar bir kere. Hem ağzını bile açmaktan acizsin, pis kokulu şey. Dişini nasıl oturtayım? Çenesi sökülesice...”