Terör, kanla besleniyor. Bu, besbelli. Peki, kan dökmenin amacı ne? Halkı yılgınlığa düşürmek, insanların hayallerini ellerinden almak, onları korkuyla ve belirsizlikle baş başa bırakmak… Biz, her şeyin siyah beyaz olduğu günlerde korkuyu yaşadık, daha çocukken. Oysa çocuklar ölümü bilmezlerdi; ama biz biliyorduk; çünkü o hep yanı başımızdaydı. Silahlar, sadece birkaç metre uzağımızda patlardı. Bir anda yere yığılan, vücutlarından kanlar akan insanlar görürdük. Şaka değil, gerçekti ölüm; sokaklarda kol geziyordu. Uğur Mumcu'nun çok güzel bir saptaması vardır: Korkusuz yaşama özgürlüğü , maalesef bizim korkusuz yaşama özgürlüğümüz olmadı. Üzülerek söylüyorum; hala da yok. Korkularımızla, özgürlüklerimiz arasında tercih yapmaya zorlanıyoruz. Senaryo hep aynı: Devletin ülkesi ve milleti ile olan bütünlüğünün zarar görmemesi için bazı insanların ortadan kaldırılması gerekiyor. Peki, bu insanlar suçlu mu? Hayır. İşte bütün mesele de bu ya. Katiller belli, cinayette yer alanlar belli; ama katiller cezalandırılmıyor. Bırakın cezayı, aklanıp paklanıp siyaset sahnesinde yer alıyorlar. O gün bugündür hukuk susuyor, susmakla kalmıyor yok oluyor. Çünkü istenilen ve işletilen hukuk sistemi şudur: Gereken yerde, gereken kişilere gerektiği kadar hukuk.