Türkiye, insan hakları yolundaki çabalarını, kendi insanı ve kendi geleceği için yapmaktadır; AB istediği için değil. Esasen insan hakları kavramı Anadolu’da kul (insan) hakkı şeklinde sürekli var olmuştu; zaten Mevlana ve Yunus Emre’nin getirdiği insancıl değerler, süper güç olan ABD’nin Irak’ta, İsrail’in Filistin’de ve Avrupa’nın Bosna’da uyguladığı insan hakları anlayışından çok daha üstün ve derindedir. Çünkü tarihimizin dinamiklerinde gördüğümüz insan hakları kavramı, çok daha sindirilmiş, içseileştirilmiş ve özümsenmiş bir insan hakları anlayışıdır. Bu nedenle, özellikle teorisi, aslı ve özü itibariyle, günümüzün insan hakları- demokrasi- evrensel değerler anlayışı, kültür ve medeniyetimize asla yabancı değildir.