Tanzimat’ın açtığı serbest ticaret dönemi, Avrupa rekabetine karşı kendini koruyamayan ekonomimizi kapitülasyon zinciriyle bağlamıştı. Ekonomik alanda bizden çok güçlü olanlar, ülkemizde üstelik imtiyazlı durumdaydılar. Gümrüklerimizi elinde bulunduruyor, kazanç vergisi vermiyor, istedikleri malı istedikleri koşullarda ülkemize sokuyorlardı. Ekonomik yaşantımızın mutlak hakimi olmuşlardı. Bize karşı yapılan bu rekabet gerçekten çok gayri meşru, gerçekten çok eziciydi. Sanayi ve tarımımızın gelişme olanaklarını yok ettiler, mali gelişimimizi engellediler. Oysa bir milletin yaşantısı ile ilgili olan doğrudan milletin ekonomisidir. Ekonomi demek her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insanlığın varolması için ne gerekiyorsa o demektir. Tarım demektir, ticaret demektir, emek demektir. Ekonomisini geliştirip, toplumun ihtiyaçlarını sağlama yeteneğinden yoksun bir devlet bağımsız olamaz. Artık ve her şeyden önce milli amacımız olan bağımsızlığımızı sağlamaktan başka bir şey düşünemeyiz. Geçmişte, Tanzimat döneminde devlet ve hükümetler, üstün haklara sahip yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştı. Her yeni ulus gibi Türkiye bunu uygun bulamaz. Burasını esir ülkesi yaptırmayız. Yeni Türk devleti, ekonomik egemenliğini sağlayacak olursa, o kadar güçlü bir temel üzerine yerleşmiş ve yükselmiş olacaktır ki, artık onu yerinden oynatmak mümkün olmayacaktır, işte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur.

Benzer Kitaplar