Aşık Ruhsati Bir zaman Îcâdî bir zaman Cehdî ve en sonunda şeyhinden ruhsat alıp Ruhsatî mahlasını alan ozanımız Ruhsatî Baba, Nakşî bir halk şairidir. İslam erkânı ve Peygamber sünneti onun şiirlerinin en büyük dayanağıdır. 70 yıllık dünya hayatında kendisi gibi gurbette olan “dünyazedelere” şiirleriyle sılanın yolunu işaret eder, nefsin ve dünyanın oyunlarına karşı bizlere nasihatlerde bulunur. İçini ve dışını bir tutmayı, kardeşlik hukukunu gözetmeyi, yoksulu ve mazlumu korumayı ve haksızlıklara karşı durmayı şiirlerinde öğütlemiş ve bu sayede ümmet bilincini aşılayarak toplumsal huzuru sağlamayı amaçlamıştır. Ruhsatî’nin koşmalarının en temel özelliği kutsal bir murat taşıyor olmasıdır. O kutsal murat gâh hoşgörü olarak karşımıza çıkar, gâh namaz, gâh oruç, gâh sabır… Bir yoldur onun şiiri, okuyanı iyiye ve güzele doğru götüren. Pir Sultan Ahmed Yesevî’nin açtığı hikmet çığırı, Türkistan ulularının ve Horasan erenlerinin nefesiyle dirilen göçmenlerin kervanlarında söylene söylene Anadolu’ya geldi. Hikmetler, Anadolu’da bir yandan Tabduk Emre’yle Yunus Emre’yi yetiştiren hamuru mayalarken, öte yandan Hacı Bektâş-ı Velî ile büyük bir irfan ocağının uyanmasına vesile oldu. İşte, bu irfan ocağının çerağıyla uyanan “ulu ozan”lardan birisi, belki de en önemlisidir Pîr Sultân. Onun seslere ve sözlere dönüşen nefesi; deyiş, ilahi, nutuk ve hatta türkü gibi isimlendirmelerle asırlardır bu toprağa hayat vermiştir. Bu nefes hâlâ içimizi ısıtmakta, gönlümüze şenlik ve huzur vermektedir. İznikli Büyük Bilge Eşrefoğlu Rumi Mazimiz inanç, kültür, gelenek, sanat ve ilim; insan ve toplum tiplerini içine alan bir bütün halinde bizimle birlikte var olmaya devam etmektedir. O maziyi bizde canlı kılan en temel etken, o çağın değerlerinin bize “kurucu şahsiyetler” tarafından miras bırakılmış olmasıdır. Eşrefoğlu Rûmî bir coğrafyanın ve zamanın oluşturduğu, kemâle erince de zamanı yeniden oluşturan bir kurucu ve kurtarıcı şahsiyettir. Eşrefoğlu gibi seçkin insanların bize emanet ettikleri en önemli miras, duru Türkçe ve onda gizli güzelliklerle dolu bize ait dünyadır. Bu kurucu şahsiyet, tüm zamanların ihtiyaç duyduğu ruh ve dil kuvvetini toprağımıza serpmiş ve nice gür ve bıçkın gönülleri göğe doğru yüceltmiştir. Aşık Veysel Gelenek bir kaynaktır ki Köroğlular, Emrahlar, Ruhsatîler eşelemiş çıkarmıştır topraktan o saf suyu. O suyun çağladığı coğrafyada yetişen aşıklar ve ozanlar da suyun arkını koruyan, dağılıp kaybolmasını önlemek için bent olanlardır. Âşık Veysel de nice bir âşıktır ki, doğduğu coğrafyanın arkını “ırmak” eylemiştir. Âşık Veysel, içinde yaşadığımız çağda, aşkla söylediği şiirlerle şiir dilimizi adeta yenilemiştir. Bu yenilenme, usta çırak ilişkisiyle yetişen, geleneğe bağlı âşığın cehdine işaret eder. Dolayısıyla onun söylediği her bir şiir, hem Köroğlu’ndan, Emrah’tan, Ruhsâtî’den esintiler getirir hem de kendine has bir üslup ortaya koyar. Veysel’in heybesinde gam ile kâm; naçarlık ile ümit; hasret ile vuslat kardeş olur.

Benzer Kitaplar