"Bir varmış bir yokmuş. Zaman zaman içinde kalbur saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken; annem kaşıkta, babam beşikte iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten... annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi... Çoğu zaman bu sözlerle aralanır masal âleminin kapıları. Develer tellal olur, pireler berber. Bir dudağı yerde bir dudağı gökte araplar darda kalanın yardımına koşar. Demirden elbiselerini kuşanan acar delikanlılar Kafdağı’nın ardına yollara düşer. Az gidilir uz gidilir. Dere tepe düz gidilir. Altı ay bir güz gidilir. Yedi kat yer altının, on yedi kat gökyüzünün ejderhaları gözü pek yiğitlerin karşısına dikilir. Ayın on dördü gibi güzel, ay gibi ışıldayan, güneş gibi parlayan padişah kızları kırk gün kırk gece düğünle muratlarına erer. Onlar erer muradına biz çıkarız kerevetine...