Bütün gece, bu nefretin, odanın duvarlarında yankılanan sesini dinledik. Duvarın gerisinde iki kişiydiler. Öfkeyle konuşan, bağıran, haykıran erkeğin sesine kadının hıçkırıkları karışıyordu. Hiddetle fırlatılan eşyaların çıkardığı keskin sesler doluyordu odamıza. Dayanılacak gibi değildi. ‘Tamiris,’ dedim, ‘bu adam öldürecek kadını.’ ‘Hayır,’ diyerek yanıtladı, serinkanlı, aldırmaz bir tavırla yüzüme baktı. ‘Nereden biliyorsun,’ demedim. O kadını öldürecek olan şeyin kendi içindeki tutku olduğunu biliyordum. -Sezer Ateş Ayvaz, Tamiris’in Gözleri , 2005: 38-