“Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek. Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır. Bugün böyle düşünenlere saf, hatta enayi derler. Fakat ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu şeyleri etrafın ne dediğine bakmadan yapmalıyız.” 1948 yılında, henüz 41 yaşındayken aramızdan ayrılan Sabahattin Ali, edebiyatın her alanında çalışan, eser veren bir yazardı. Yazarın kaleme aldığı tiyatro oyunlarını, şiirleri, mektupları, gazete yazılarını, mahkeme tutanaklarını, farklı mecralarda verdiği röportaj ve anket cevaplarını bir araya getiren bu yeni basım, yayınevimizin Sabahattin Ali külliyatının üçüncü cildini oluşturuyor. Dönemin yaşantısına dair notlar ve metindeki eski sözcüklere dair açıklamalarla, kimi metinlerin orijinal ve sadeleştirilmiş hallerinin karşılıklı basımıyla zenginleştirilen bu özel çalışma, Sabahattin Ali’nin eserlerinin ruhuna nüfuz etmenizi kolaylaştıran, özgün bir okuma deneyimi sunuyor. “Bence Sabahattin’in en kuvvetli tarafı kendine benzerliği, temiz ve metotlu bir edebiyat kültürüne dayanarak, en yaratıcı anlamında realist oluşudur... Sabahattin köyü, kasabayı, köylüyü, kasabalıyı çok iyi biliyor, duyuyor ve yaşatıyor. Dili pürüzsüz. Görünüşü dağıtıp yine bir noktada toplamasını büyük bir ustalıkla başarıyor.” Nazım Hikmet “Sabahattin Ali anlattığı hikayelere bizi inandırıyor... Muharrir çorak, zavallı köyün sefaletini, acılarını anlayıp anlatmaya çalışıyor. “Bir Gemici Hikayesi”, “Kanal”, “Bir Firar”, “Kazlar”, “Candarma Bekir” hikayelerini yazan bir muharrir gerçekten iyi bir sanatkardır.” Nurullah Ataç “Sabahattin Ali imzası hikaye ve roman vadisinde son yıllarda hissedilen büyük boşluk içinde büyük bir ümit ışığı yakmaktadır.” Yaşar Nabi “Sabahattin Ali’nin, böyle devam ederse, Tanzimat’tan beri en iyi hikayecimiz olabileceğini zannediyorum. Çünkü yazılarında benim istediğim şey var, iç var, görüş var. Sonra tekniği güzel, yeni bir şey yapayım diye garabete kaçan tarafı yok.” Suat Derviş