Isak...Bir toprak adamı. Sade, basit, ekmeğini taştan çıkaran, işten yılmayan, hayatını inandığı doğrulara göre yaşayan yiğit bir adam... Bilinmeyen bir yerden geldi, bir köyün hayli uzağında, sahipsiz bir toprak parçasına yerleşti. Odun kesti, tarla yaptı, kulübe yaptı. Toprağı alın teriyle suladı... Bir gün bir kadın geldi, Inger...Eş oldu Isak’a, ortak oldu yalnız hayatına. Belki çok konuşmadılar ama, sevdiler birbirlerini, el ele verip bir yuva kurdular. Toprak kısırdı, tabiat kızgındı bağrını yırtan ellere, kurudu, çatladı, direndi... Ama, ne Isak yıldı çalışmaktan ne de Inger... Savaştılar...O küçük toprak parçasını cennetten bir köşeye çevirdiler, önce bir koyun, sonra inek, teke... Derken bir de baktılar ki herşeyleri var. Hamsun’a Nobel Edebiyatı Ödülü’nü kazandıran bu roman, sade bir uslupla, güçlü bir ifadeyle yazılmış. Hamsun, bu ölümsüz eserinde tabiatın şiirini dile getirmiş. İnsanla doğanın mücadelesini sanatının bütün güzelliklerini kullanarak efsaneleştirmiş.