Galen aceleyle kalabalık sokakları geçerek ilerledi. Yolda bugüne kadar görmediği, duymadığı düzenilerce farklı dil ve düşünceyle birbirine benzemeyen insanlar gördü. Müze kraliyet sarayının etrafında uzanıyordu ve çok büyüktü. Bu arada hayvanat bahçesinden gelen sesleri duydu. Çitalar, antiloplar, öküzler, zürafalar, vahşi domuzlar, deve kuşları ve farklı türde maymunlar... İnanılmaz güzellikteki parkın içinden yürüdü. Kimileri patika yollarda geziniyor, kimileri taş sıraların üzerinde oturuyor, konuşuyor ya da düşünüyorlardı. Öğrenciler, öğretmenler, oyun yazarları, şairler, tarihçiler ve felsefe üzerine çalışanların hepsi burada kalarak yaşamlarını sürdürüyorlardı. tümü eski dünyadan gelmişti. Birlikte yaşıyor, birlikte yiyor, birlikte tartışıyorlardı. İskenderiye’deki müze dev bir üniversite gibiydi. Galen kendini evinde gibi hissederken, birçok bilgili insanla olmaktan dolayı da çok mutluydu.