Çocukluk yıllarımızda bize anlatılan masalların etkisinde kalmayan hiç kimse yoktur. Masalların içindeki iyi kalpli kahramanları kendimizin yerine koyarak, arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizi belirlemişizdir. Onların gerçek olmadıklarını anladığımız zaman kendi masallarımızı uydurmaya başlamış ve ilk yalanlarımızı kendimizi savunma amaçlı söylemişizdir. Masalları öyküye dönüştürürken çıktığımız yolculuklarda inmek zorunda olduğumuz duraklar geleceğimizi belirlediğinde geride iyi-kötü anılar, pişmanlıklar, kırgınlıklar kalır. Bazı öyküler vardır ki dinlediğinizde veya okuduğunuzda kahraman siz olursunuz. En güzel aşkları yaşar, bütün ihanetleri, yokluğu-varlığı siz çekersiniz. İsyan eden de, boyun eğen de sizsinizdir. Öykülerin hep iyi bitmesini isteriz. Tıpkı masallardaki gibi "Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine" veya "Gökten üç elma düşmüş, kimin ne muradı varsa onun başına" dileklerimiz gibi biten. Yaşam öykülerinde herkes kerevete çıkıp başına düşen elmanın tadına bakmıştır. Elma tatlı veya zehirlidir ama mutlaka tadına bakılmıştır. Haydi! Hep beraber elmaların tadına bakalım mı?