Kaybettiğimiz umutlarımızı gökyüzünde ararken gökkuşağında boğulmuşuz. Ve o gökkuşağı öldürürken aynı zamanda da hayat vermiş paramparça olan ruhumuza. Okyanusa yansıyan gökkuşağının renkleri ise ufka karışıp gökyüzünü okyanusa mühürlemiş. UFUKTAKİ OKYANUS VE GÖKYÜZÜNÜN O EŞSİZ DANSLARI SONSUZLUĞA KAZINMIŞ. SONSUZLUK… HEM BİR LÜTUF HEM DE BİR CEZA. ‘‘Gökyüzü can çekişiyordu. İçinde bulundurduğu sonsuz bulutlar, okyanusu menekşelerle donatarak ona bir mezar hazırlıyordu. Menekşe… Gökyüzünün en sevdiği fakat mezarını süsleyecek olan çiçek…’’ ‘‘Bazen öyle bir hale gelirsin ki, sen bile kendini tanıyamazsın. Ruhun sana ihanet edip maskelenir, kayıplara karışır. Caddelere, çıkmaz sokaklara, bazense karanlığa saklanır. Yakalanmak istemez sana. Bilir çünkü maskenin ardındaki yıkımı göreceğini.’’