Türkiye’den sonra en fazla Türk nüfusunu barındıran bölgelerden biri, İran’dır. Gerek dili gerekse kültürü açısından Türkiye’ye çok yakın olan bu bölge, günümüzde maalesef hak ettiği ilgiyi görmemektedir. Türkiye’de sosyal bilim araştırmacılarının diğer Türk bölgelerine gösterdiği ilgi, -mutlaka bütün Türk bölgeleri incelenmelidir- İran Türklüğünden esirgenmiştir. Bunda tabiî olarak birçok haklı sebep sayılabilir. Türkiye ve İran’daki siyasi gelişmeler, belki de en önemli sebep niteliğindedir.Son yıllarda Türkiye ve İran’daki bazı bilim adamları ve aydınlar ile çeşitli kurum-kuruluşlar tarafından İran Türklüğüne yönelik yapılan bilimsel çalışmalar ve kültürel programlar, üniversitelerimizde öğrenim görmek için gelen İran Türkü öğrencilerinin özverili çalışmaları, kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve iki ülkedeki ılımlı siyaset ile sorun sayılabilecek bu sebep, kısmen çözülmüş, tarihsel ve kültürel anlamda birbirine yakın olan bu bölge Türklükleri, birbirine daha da yakınlaşmışlardır.Türkiye ile Orta Asya Türklüğü arasında köprü özelliği taşıyan bu bölge, bizce incelenecek ilk Türk bölgelerinden biri olmalıdır. Hem Türkiye hem de Orta Asya Türklüğünün kültür unsurlarının daha iyi anlaşılabilmesi belki de ancak bu bölgenin incelenmesiyle mümkün olacaktır. 1925’te Kacar Hanedanlığı’nın yıkılmasıyla İran’da yönetimi ele geçiren Farslar, Türkçeyi yasaklamışlardır. 1979 İslam Devrimi’nden sonra -bu yasaklar kısmen kaldırılsa da- devam etmiş ve hâlâ da devam etmektedir.