Doukas, Türk tarihiyle Bizans tarihinin iç içe geçtiği bir dönemin olaylarını; Osmanlının büyükçe bir beylikten bir cihan imparatorluğuna dönüşmeye başladığı sürecin tarihini anlatması açısından çok önemli bir kaynak. Doukas köken olarak Rum ama, yine de Bizden biri . O, bir Bizans tarihçisi değil. Şimdiki Selçuk’ta doğup büyümüş; dedesi Mikhael Doukas İmparatorKantakouzenos’un yakınlarından iken onun tahttan indirilmesi sonrasında Aydınoğulları Beyliği ülkesine sığınmış ve çok bilgili, hekimlikten dahi anlar kişi olduğu için Aydınoğlu İsa Bey ona değer vermiş, mal mülk vermiş, onu kendi adamı edinmiş ve dolayısiyle torunu, yazarımız Doukas da Aydınoğulları’nın hem ülkesinde hem de kapısında yetişmiş. Birkaç dili, o arada Türkçeyi çok iyi bildiği için, Sakız, Sisam, Midilli gibi adalara egemen Ceneviz soylularının, Beylerinin vekilharcı, genel yetkili temsilcisi olarak bu işi sırasında Osmanlının yüksek görevlileriyle hatta padişahla nice kez yüzyüze konuşmuş. Kendi döneminde Anadolu’da ve Rumeli’nde olan bitenleri, çok yakından ve ayrıntılı olarak izlemiş. Bu nedenle bize, pek çok konuda, başka hiçbir kaynakta bulamayacağımız bilgiler verebiliyor. Doukas kendi çağının bütün Rumları gibi koyu hristiyan olmakla birlikte, olup bitenleri yorumlayıp değerlendirmekte, anlamakta bağnazlığa düşmüyor. Türkler hakkında o dönemin hiçbir hristiyan tarihçisinde görmediğimiz kadar insaflı. Fâtih’i elbette ki sevmiyor hatta aleyhinde sözler etmesine onun büyüklüğünü belirtmekten ve onu Büyük İskender’e benzeterek, Yeni Makedon demekten de geri kalmıyor.