İstanbullu bir devlet memuru olan Tâhir Selâm Bey, XVIII. yüzyılın son çeyreği ile XIX. yüzyılın ilk yarısında yaşamış; Selâm mahlasıyla şiirler söylemiş; Keçecizâde İzzet Molla, Muvakkitzâde Muhammed Pertev Paşa, Sahhaflar Şeyhizâde Esad Efendi, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey gibi şairlerle yakın dostluklar kurmuş bir divan şairidir. Fuzûlî, Bâkî, Nedîm ve Şeyh Galip’ten aldığı ilhamı şiir yeteneği ile geliştiren ve daha sonra Şeyhülislam Ârif Bey’in meclisinde bulunmakla da o topluluktan çok şey öğrenip ufkunu genişleten Tâhir Selâm Bey, divan şiirinin geleneksel kalıplarının dışına çıkmamış; ancak “gazel-i nev-zemîn” ve “berceste” gazelleriyle orijinal söyleyiş ve yeni mazmunlarla yenilik arayışında olduğunu göstermiştir. İçinde bulunduğu şiir ortamından etkilenen Tâhir Selâm, XIX. Yüzyılda nazire ve müşterek şiir geleneği içinde ele alınması gereken kayda değer bir şahsiyettir. Gül gibi pür-tarâvet olmışsun Reng ü bûdan ʿibâret olmışsun Seni ey nev-nihâl görmeyeli Büyümüş serv-kâmet olmışsun Hîç nigâh etmiyorsun ʿuşşâka Hele pek bî-mürüvvet olmışsun Sende evvel yoğ idi bu vahşet Şimdi âhû-tabîʿat olmışsun Hâl ü kâlinden añladum ki Selâm Mazhar-ı feyz-i ʿizzet olmışsun