20. yüzyılın en önemli şairlerinden Sylvia Plath’ın yaşamında, Ted Hugbes’la tanışmasi ve boşanmalarından önce biten evliliklerinin yadsınamaz bir agırligi vardır. Diger yandan Plath’ın, Ted'den önceki yaşamı da, en az sonrası kadar karmaşık ve sıkıntılarla doludur. Şair sekiz yaşında babasını kaybeder, bu olüm onda büyük bir travma yaratır. Annesini suçlar, onun kendisi için yaptığı fedakarlıklar altında ezilir, nefreti içten içe bilenir. Hırslıdır, başarı ve saygınlık gözünü kamaştırır. Sürüp giden mükemmellik arayışında, okul ve okul dışında her zaman en iyisini ister, arzular. Bu takıntı, ilişkilerine de yansır. Cinselliğe duyduğu merakla yerleşik kalıplar içinde kısılıp kalma korkusu arasında, sürekli bir gerginlik içinde, sayısız erkekle flört eder. Bu arada yazmaya hiç ara vermez, şiir, öykü, günlük, mektup... Ama sürüp giden huzursuzluğuna hiçbiri çare olmaz. Ve gün gelir ölmek ister.