Dünyanın en büyük polisiye sürgün operasyonu olarak tarihe geçen bu hikaye, dünya halklarının kardeşliği için Çarlık iktidarını yerle bir eden SSCB’de yaşanmış olmasıyla ayrıca önem kazanıyor. Batıda Fin ve Polonya halklarını, Güneyde Kırım Tatarlarını, Volga havzasında Almanları, Kafkasya’da Karaçay, Balkar, Çeçen, İnguş ve Avarları, Güney Kafkasya’da Mesket (Ahıska), Hemşin (Müslüman Ermeni) ve Kürtleri, Hazar kıyısında Kalmukları, Uzakdoğu’da Kare halkını kapsayan bu sürgünlerin nedenleri hala tartışılıyor. XX. yüzyılın ikinci yarasında başlayan gönüllü emek göçü bir yana, insanlığın tarihi zora dayalı göç ve sürgünlerle doludur. İlk çağlardan bu yana insanlar, etnik topluluklar ve uluslar bir bölgeden bir bölgeye göçmüş, bu yüzden çatışmalara girmiş, savaşlar yapmışlar. Galipler, mağlupları topraklarından sürmüş, sürülenler yeni topraklar bulmak için dört bir yana dağılmışlardır. SSCB içinde yaşanan etnik sürgünler ise insanlığın sürgün serüvenin belki de en az bilinen kısmı. Seyit Tuğul’un çalışması karanlıkta kalmış ve unutulmuş bu sürgün hikayesine ışık tutuyor.