Kendimi tüm bunların kâbus olduğuna ve bu kâbustan uyanacağıma ikna etmeye çalışıyorum. Ama uyanmayacağım. Gözlerinin içine bakınca bir insanı değil, infazcımı görüyorum. Artık gözyaşı dökmüyor, merhamet dilemiyorum. Yakarışlarım onu heyecanlandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Ona bu tatmin duygusunu yaşatmayacağım. Demek ölümüm böyle olacaktı... Tanrı’nın kendisini günahkâr ruhları arındırmakla görevlendirdiğini düşünen Simon, çarpık dini inançlarının etkisi ve ölü annesinin rehberliğiyle seçilmiş olanları, yani genç anneleri kaçırıp işlediği her cinayetle birlikte cennete bir adım daha yaklaştığını sanmaktadır. Kurbanlarını şehirden uzak evinde yarattığı Kefaret Odası’na hapsedip kurtuluşlarını ayaklarına getirdiğini düşünen bu dehşet verici seri katil, polisin elinden kaçmayı her defasında başarır. Davaya atanan Dedektif Rizzo ise, hem erkek meslektaşlarının saygısını kazanmak, hem de davayı çözmek isterken kurban profiline uyduğunun farkında değildir. Kedinin fareye fareninse kediye dönüştüğü bu tüyler ürpertici cinayet oyununda sıradaki kurbanın kim olacağı artık bir kördüğümdür...