Şizofreni “Psikiyatrinin büyük bir muammasıdır.” (Pichot). Şizofreninin 1950’lere kadar gerçek anlamda bir tedavi yapılanması yoktu. Sinir hastalıkları arasında sayılıyordu ve sahiplerine kısaca “deli” deniliyordu. Şizofrenler her şeyi şimdiki zamanda algılıyorlar. Bu aslında güzel değimli; Psikoterapinin en önemli ilkesi de “şimdi ve burada” değimli? O zaman şizofrenler niye “deli” olsun; hayatın esas ilkesini yaşamış olmuyorlarmı? Yani mektup yazmıyorlar, telefon açmıyorlar; berber, hamama, dişçiye gitmiyorlar diye onları zorla sürükleyerek tımarhaneye götürmek neyin nesi? Aslında şizofren hasta, zarif kanatlarıyla duvarda gezinen dört mavi istiridye Gördüğünüz sanmaz; onlar gerçekten görür. Onların gördüğünü bizler Görmüyoruz diye mi onlar psikozlular? Ya bizler neyiz? Bzler “Cinnetin eşiğinde, ölümün kıyısında, iflasın ucunda, delirmenin tam dört yol gğzındayım usta… Bekleyemiyorum usta, acele et?... Azrail canımı çeker; burada park yasak.”diyen Hasan Uğur Gür gibi ya da önce şizofren denilip sonra Nobel Ekonomi Ödülü verilen John Nash gibiyiz. Sahi kim deli, kim akıllı…? Evet bu kitapta bunun cevabının birazını bulacaksınız. Hepsini yazamadım. Çükü o kadar akıllı değelim.