Uzun boylu, en azından bir seksen olmalı. Alnına düşen kum rengi saçları onu daha da cazibeli kılıyor… Tişörtünün üstünde “Kankam Nietzsche’dir” yazıyor. Bu Matt’ti... Julie’den hoşlanıyordu. Bir de Finn var; Julie’nin âşık olduğu. Karmaşık mı? Tuhaf mı? Kesinlikle öyle. Boston’a okumak için gelen Julie Seagle, hayatının böylesine altüst olacağını bilemezdi. Her şey onun için tam bir hayal kırıklığı olmuştu; dolandırılmış, ortada kalakalmıştı. Bu zor durumda sığınabileceği bir yer ararken yardımına Watkins ailesi yetişir. Ne var ki Julie, sığındığı bu ailenin biraz tuhaf olduğunu ve büyük sırlar taşıdığını düşünmeye başlar. Genç kadın, burada kalıp kalmaması gerektiğine karar vermeye çalışırken, ansızın kapısını çalan duygu onu şaşkına çevirir. Bu aşktır; virajlı, engebeli ve heyecanlı bir yolculuk… Ve böylesi bir yolculukta kimsenin yara almadan kurtulması mümkün değildir. “Bugüne dek okuduğum en iyi kitap... Sayısız kitap okudum ama bunun gibisini asla. Gülmekten gözlerimden yaşlar geldi. Komik, hüzünlü, romantik, sözün kısası harika.”