Elbette sırlarım var. Olmaz mı? Eminim benim sırlarım da herkesinki kadardır, daha fazla değil. Üstelik öyle büyük sırlardan söz etmiyorum. Her günkü sıradan şeyler. İşte ilk aklıma gelenler: Kate Spade çantam çakma. NATO’nun açılımını bilmiyorum. Hatta neyi temsil ettiğini de. Elli sekiz kiloyum, erkek arkadaşım Connor’ın sandığı gibi elli iki değil. Evdeki balığımız Sammy annemle babamın Mısır’a giderken bakmam için bana bıraktığı balık değil. İş arkadaşım Artemis beni gerçekten çok sinir ettiğinde, yani hemen hemen her gün, saksı çiçeğini portakal suyuyla besliyorum. Derinlerde bir yerde her zaman, herkesten farklı olduğuma ve muhteşem, yepyeni bir hayatın beni hemen köşede beklediğine dair güçlü bir inanç taşımışımdır. Şu gri takım elbiseli herifin deminden beri neler anlattığı hakkında hiçbir fikrim yok. Artı, adını da unuttum. Ve daha onunla tanışalı on dakika oldu. Emma Corrigan’ın hepimiz gibi sırları vardı. Ama bir gün hepsini uçakta tanıştığı bir yakışıklıya anlatıverdi. Aslında sırlarımızı bir daha hiç görmeyeceğimiz birine anlatmamız oldukça doğal. Tabii onun bir yabancı olmadığını öğrenirsek işler biraz karışabilir. “Alışverişkolik serisinin yazarından, markası olan zekası ve eşsiz mizahıyla dolu, muhteşem bir roman.” Booklist