Kepenkleri yarı kaldırılmış loş meyhaneleri, müşterisiz, boş dükkanları sessiz, uykulu evler ile gündüzleri hareketsiz, şamatasız duran bu sokak, akşama doğru, meydana balık sergileri kurulduktan istiridye işportaları dizildikten sonra ahali uğultu ile dolar; satıcıların çığırtkanlıkları, alıcıların kavgacı hazırlıkları ve bunların arasında dolaşıp pavurya satan yalınayak Rum çocuklarının kulakları çınlatan yaygaraları, kalabalık, gürültülü, hareketli bir pazar meydanı halini alırdı. Kasabanın her tarafından gelen elleri sepetli, sırtları zembilli, karnı acıkmış, aceleci bir halk; önüne gelen tezgaha eğilerek, rasgeldiği balığı kavrayıp koklayarak, her dükkancıdan fiyat sorarak uzun uzun, zevkli zevkli dolaşırken balık kızartan bakkalların mangalları etrafa ve insanların üzerine zeytinyağı ve deniz kokularına karışmış, iştah verici bir duman, bir tütsü yayardı.” Refik Halit KARAY (Sinop’ta sürgündeyken: Şaka 1915)