Ellili yılların başında San Francisco’da bir araya gelen ve “Beat Generation” diye anılan kuşak Amerikan edebiyatında kendine özgü bir yer edindi. “Beat Generation” sözü “ermişlik” kavramını çağrıştıran “beatific” sözcüğünden gelmekle birlikte, daha çok yenik ve yılgın bir yazarlar kuşağı için kullanılagelen bir tanım olarak benimsendi. Lawrence Ferlinghetti ise şiirlerinde çağdaş dünyanın yaşadığı sorunlara eleştirel bir gözle bakmasını bilen bir sanatçının coşkulu diliyle okur karşısına çıktı. Hayatın anlamsız ve saçma gibi yorumlanabilecek görünümleri karşısında sanatı her zaman gerçek insan gereksinmelerine bağlamayı amaçladı. Ferlinghetti’nin adı her ne kadar hep “Beat” kuşağı ile birlikte anıldıysa da, o kendisini hiçbir zaman o kuşağın bir üyesi saymadı. Kendisiyle yapılan son söyleşilerden birinde San Francisco’ya ilk gelişinde başında bir Bask beresi olduğunu hatırlatan şair, “Beat Kuşağı”nın ilk şairlerinden biri değil de, edebiyat dünyasının son bohemlerinden biri olduğunu söyledi.