Baker Sokağı’na ulaştığımda, onu dizlerini çekip koltuğa kıvrılmış, ağzında piposu, düşünceye dalmış buldum. Can sıkıcı bir sorunun sancılarını çektiği belliydi. Eliyle bana eski koltuğumu işaret etti, oturdum, bunun dışında yarım saat boyunca varlığımı fark ettiğine dair bir tepkide bulunmadı. Nihayet bir süre sonra daldığı hülyadan uyandı ve bir zamanlar evim olan bu mekâna gelişimi o her zamanki tuhaf gülümsemesiyle selamladı.